5/28/2007

1174'de yazilmis Med medeniyeti uzerine bir kaside

Bu kaside yazari 1126-1199 yillari arasinda yasamis unlu sair ve yazar Hakani'dir. Asil adi Efdaluddin Bedil (ibrahim) bin Ali olan Hakani, bu siirinde mezopotamya'nin uygarlik tarihinde iz birakmis olan Medlerin kultur, sanat ve estetik kalintilari karsisinda duygu ve dusuncelerini ifade eder. Annesinin kesin musluman olmadigi Hakani, kendi yazilarinda islam oncesi dusunceleri, siir ve kasidelerine katmis olmasi, onun cok yonlu bilgi kaynaklarina isaret eder. Hitab-i Hakani be Harabat-i Medayin adli ve 42 beyitten olusan bu kasidede Hakani, eski med medeniyetinin kalintilari karsisinda duygularini huzunlu bir bicimde ifade etmistir. Huseyin Danis (1870-1943), Hakani'nin bu kasidesini cevirip Riza Tevfik'e ithaf etmistir. Riza Tevfik bir girisle eseri yayinlamistir. Bu calismada Huseyin Danis'in sozkonusu cevirisi sadelestirilerek veriliyor.
Behram Xalid



  1. Bir gece gonlum dusunce vadisinde dolasirken, bu dunyanin gidisiyatini dusunuyordum. Kendime hem Zerdust felsefesinden, hemde Yunan felsefesiden sorular soruyordum. Birden sanki gizli bir ses bu su siiri okumami istiyordu: Ey hayret ve ibretle bakan gonul, bilerek ve ibretle bak, incele bu medlerin saray medeniyetini.
  2. Sakin, ey gonul sakin hain zamanlardan. Vazgeciyorsan eger gecmisten ve bu olanlardan vazgec. O zaman ne hukumdarlarin gorup gecirdigi san ve serefi iste, ne de mala ve guce yonel!. Kadim eserleri arayip bul; onlarin karine-i mecazlari hakinda belki bir cok sirra ulasirsin. Bir de Dicle yolunu takip ederek Medya'ya git. Sayet Medya topragina ayak basarsan, ikinci bir Dicle'yi oraya bosalt.
  3. Medya'nin muhtesem varisleri olan Sasanilerin bayragi nerde? Sanki devrilmis. Cemsid'lerin yasadigi tarih sanki, efsane ve ruya imis. Bu gun bile Dicle onlarin matemine agliyor sanirsin. Bak, Mecnunlar gibi Dicle nasil zehirlenmis? Bu nehir oyle agliyor ki, kanla karisik dokulen gozyaslarinin hararetiyle, kirpiklerinden ates damlayan yuzlerce Dicle birlikte cagliyor sanirsin.
  4. Bu Medya saraylari gecmis zamanin sahidi gibi devirleri hatirlatiyor. Huma ve Cem zamanindan bize yuzlerce haber veriyor. Bu saraylarin hazin harihi, duyanlarin vucudunu titretiyor. Bu olaylari hatirlayan dusman bile olsa etkileniyor ve uzuluyor. Dicle'nin dudaklari, nasil kupurdugunu goruyormusun? Cosan feryadinin hararetiyle, sanki dudaklarinda lavlar dokuluyor.
  5. Bir zamanlar Dicle guven icinde yesil bir vadiden gecerdi. Bugun Dicle'nin gectigi yerler neden harap? Yazik! Dicle'yi perisan eden Xusro'nun sarayinin dusmesidir. Bu can eriten felaket, Dicle'nin belini kirdi. Bak, Dicle'nin yuregi hasret atesiyle nasil yaniyor? Sen hic suyun atesle kavruldugunu duydun mu?
  6. Ey felek! Lutuf ve insanlik ocagini sondurdun, yeniden yak. Kendi oldurdugunun ustune agla, ona hayat ilaci ver, onu yeniden dirilt. Sayet ona omur verirsen, uzun ve sonsuz olani ver. Eger onun basina bir felaket gelirse, onu koru. Ey ziyaretci! Sen de Dicle'nin bu haline agla, ona gozyaslarinla zekat ver. Cunku Dicle zekatini, denize sularini bosaltarak veriyor.
  7. Bu yuce saraylar, daha dun, seyredenlerin gonlunu aciyor, onlari ferahlatiyordu. Onun kubbeleri altinda bir cok manevi hazine sakliydi. Bu kapilara bilim icin gelenlerde kalplerin sirlarini kefsetme gucu vardi. Fakat bu gun, onun enkazlarinin karanligi, ne yazik ki gonulleri karartiyor. Eger Dicle dudaklarindan suzulup gecen sikayet ruzgarlarini cigerinden kopup gelen yakicilikla birlestirecek olsaydi, bir taraftan donar ve bir taraftan yanardi.
  8. Adaletin hukmu Medya saraylarindan uzaklastigi gunden beri duzen bozuldu. Medya'nin ruhu bundan boyle hep elem, keder ve talihsizlikle arkadas oldu. Bu altust oluslar onu kalbinden vurdu. Medya burclari telasli olduklari zamandan beri, Dicle mateme borunmus, zincirler gibi yerde kivranip surunmektedir.
  9. Fakat Medya sehirleri onur ve gurur evleriydi. Onun san ve sohretinin isiklari, parlayan gunesi isitirdi. Bela ve zorluklarin hukum surdugu devirlerde, Medya, iskenderlere, hakanlara siginakti. Fakat bugun gel gor, bu viran olmus yerlere haykirarak goz yaslarinla hitab et. Ola ki kalp kulagina bu harabelerden bir cevap gelir.
  10. Bu saray harabelerinin her tasi sana derki: Ey ziyaretci! Xusro'nun harem dairesine edeple girip cik. Bu kadim duvar taslarina basini daya ve onlarin soyledigi sozleri dinle. Biran dur ve dusun. Medya burclarinin silsileleri, o yikik ve harabe mazgallari, sana yeni ogutler verecektir. O ogutleri temiz ve uyanik bir kalple dinle.
  11. Perwiz simdi nerede? Nerede onun altin tac ve tahti. Simdi onun yastigi bir kerpic parcasi ve yatagi bir avuc topraktir. Nerede o emsalsiz guzelligiyle Sirin? Bugun biz, onun topragi uzerinde gezdikce, sanki o altimizda inliyor ve soyle diyor: sen de topraktansin. Biz de simdi senin ayaginin topragiyiz. Bizim ustumuzde gez, dolas huzunlu gozyaslarini dok.
  12. Bir gun ben ve bir arkadas o bolgeye , Medya saraylarinin izlerini arastirmak icin gittik. Orada bir fakire rastladik. yuzunu o mahsere cevirmis, harabelerin diliyle, gonullerin hosuna gidecek su siiri okuyordu: Baykuslarin sesinden biz bas agrisina tutulduk. Gozlerinden ustumuze biraz gulsuyu dok de bu bas agrimizi dindir.
  13. Bu dunyada yapilan zulum cezasiz kalir sanma. Buna bir delil istersen, iste Kisra'nin izleri.O senin can kulagina, elem veren ilintilerle diyorki: Ey imkansizi dusunen insan! Bir an lutf edip su sozumu dinle. Biz adaletin merkezi iken bu kadar zulum ve cefaya ugradik. Ya zalimlerin meskenleri acaba ne kadar kimsesizlige ducar olacaktir!
  14. Zerdust'un atesi sonunce, san ve sohret sirasi kiliseye geldi. Hiristiyanlik sanve sohreti artti. Muhammedi bayrak yukseldikce hac kirildi. Bu felek her gun bir sekilde hukmunu devretmistir. Acaba bu gok gibi yuksek olan Medya saraylarini kim yikti? Donen zamanin hukum ve etkisi mi; yoksa zamani ve felegi donduren yaratanin yaratma gucunun hukmu mu?
  15. Bu Dicle, boyle cosarak ve caglayarak acaba neden agliyor? Bu nehir boyle mahzun ve perisan, acaba bizimle birlikte neden inliyor? Nicin bazen gizli, bazen acikca agliyor? Neden Behram ve Dara agliyor? Sen burada nicin agliyor diye benim gozumle alay mi ediyorsun? Fakat burada aglamayan goze aglanmalidir.
  16. Eger bir yere bas egmen gerekli ise bari boyle bir dergahin onunde bas eg ve alcak gonulluluk goster. Bu sarayin kapisinin onune gelince, tacini ve degerli elbiselerini cikarip bir tarafa birak. Dunyevi iliskilerle irtibatini kes ve arinma yoluna gir. Bu sarayin taslarindan birini cekip al ve yaslarla islanan gozlerine sur. Sen bilirmisin ne yapmalisin? Medya ile Kufe'yi bir seviyede tutman gerekir. Gogsunden isiklar fiskirmali ve atesler puskurtmelisin. Gozlerinden de tufanlar fiskirtmalisin.
  17. Bu saraylarin hukumdari Behram av avlar ve kuzu tutar getirirmis. Sofraci basisi onun sofrasina daima ayran, tereyagi, cil kusu, geyik eti, sigircik kusu, erkek ceylan eti dizermis. Cerez yerinede ona elma ve kirmizi sarap verirmis. Husrev Perviz'de her sofrasina sebzeleri altin kaplarda koydurturmus. Simdi sofradaki altin tabaklar nerede? Git "Onlar geride nice seyler biraktilar; bahceler, cesmeler, ekinler, guzel sanat mekanlari!" ayetini hatirla.
  18. Cin padisahlarinin buyuk bir itaat ve ragbetle nalini optukleri at, seyisi ve binicisi ile birlikte hadiseler colunde kaybolmus gitmis...Musirlerin, reislerin ve zerdust ruhbanlarinin vaktiyle yildizlarin safi gibi onunde sira dizdikleri o Medya'nin sarayi bugun akreplere yuva olmus. Bu o saraydir ki kapisinin topragina, devlet ricalinin alinlari temas ede ede, onu nigaristanin duvarina cevirmis. Muze duvarlarinda gorulen resimler gibi onu suslu bir hale getirmislerdi.
  19. Bu oyle bir saraydirki dunya gipta ederdi. Gozun ve vicdanin sevgilisi, ruhun tapinagi idi. Oraya siginanlar icin, gucluklere karsi bir siginak idi. Sus ve resimleri ile cennete benzerdi. Bu oyle bir mekandirki kapicisi, Babil hukumdari ve kolesi Turkistan hani gibi tac sahipleri idi.
  20. Bu adalet ve insaf dergahidir. Buraya gipta ile, kapi ve duvarlarina ibret gozu ile bak. Zaman onu viran etmis; bak, bu ne buyuk bir zarar. Zaten yaratilisin basindan beri zaman boyle pek cok tecavuzde bulunmustur. Sen yine bu harap sarayin eski medeniyet devrinde yasadigini farzet, o eski burclar zincirini kuleler ve saraylar yildizini zihninde bir kere daha goz onune getir ve dusun.
  21. Hayat suresi bak ruzgar gibi ne cabuk gelip gecti. Dunya cenneti devlere ve akreplere barinak oldu. Dunyanin gulleri ve yaseminleri bu viran olmus topraklarda soldu. Acaba bu dunya evi ne zaman sad olacak? Evet bu hallere hic sasilmaz; cunku bulbulden sonra tabiatiyla sarki soyleme sirasi baykusa gelir ve nagmeleri, elbette sivanlar takip eder.
  22. Ey olculu konusan tabiat! Duzgun konusma hakkini yerine getirki bu diyarlar senin aydin fikrine aferin desin. Bir selis ve nezih siir, yakuttan ve mucevherlerden daha kiymetlidir. Dunya bir oyuncaktan ibarettir. Kucuk ve buyuk akran ve benzerlerin arasinda bir basari elde edebilirsen et. Ve Medya'nin harabelerinin onune gelince attan asagi in ve yuzunu topraga sur; bak, onun filinin ayagi altinda nasil numan gibi eli gucluler bile oyunu kaybediyor.
  23. Sen bu hikayeyi neyin dilinden daha latif bir sekilde dinle. Cunku ney, rey hukumdarlarinin halini daha guzel tasvir ve tavsif eder. Ona Humay'in, Dara'nin ve Feridun'un kim oldugunu soyler. Dunya bizi ard arda bir doguruyor bir eskitiyor. Arz kuresi sarhostur sanirim. Cunku o Hurmuz'un kafasinin icinde Nusirevanin yureginin kanini icmistir.
  24. Ey toprak! Sen padisahlari, buyukleri birer birer yuttun. Goster bakayim onlardan her hangi bir eser varmi? Bu donen felek onlari birer birer ezip gecti. Dara'lari, Cemsid'leri, Kisra'lari ve daha nicelerini birer birer say ve tarihlerde oku. Bu tac sahipleri nereye gitti, diye belki sorarsin. Sormaya ne hacet, yerin karninin onlari ebediyen tasidigini gormuyormusun?
  25. Bir kus Medya sarayinin huzunlu kubbesi uzerinde bir gun agliyor ve diyorki: Nerede, nerede? Nerede simdi Husrev'ler? Nerede simdi Sirin'ler? Nerede Feridun gibi agir basli ve yuce padisahlarin o eski sevketi? O adetler simdi kalkmis ve o usuller bugun tamamiyle fesh edilmistir. Kisra'lar ve onlarin altin turunclari, Perviz'ler ve onlarin altin ayvanlari, bugun busbutun yok olmus ve toprakla bir olmustur.
  26. Eger aklin ve basiretin varsa, dunyada asla kalp kirmazsin ve mumkun oldukca hayir ve kerem islemelisin. Zalim kisiye deki: Ey hiddetinden kabina sigmayan kisi! Elbette ecelin eliyle dikilen kefeni bir gun sirtina giyeceksin. Asma kutugunden ictigin bu sarap, sarap degildir, Sirin'in yureginin kanidir. Ciftcinin yaptigi bu sarap kupude Perviz'lerin suyu ve camuruyla yogrulmustur.
  27. Bilirmisinki sarap, gam hayatinin tortusuyla karisiktir. Her an "falan da gitti diye" kulagimiza bir nida gelir. Kuvvetli yada zayif olsun, bu ucurumdan canin kurtarmis olan kimdir? Bunca zorba ve muradina ermisleri bu toprak yuttugu halde ac gozlulugunden, hala doymamis gibi gorunuyor.
  28. Zamanin daima ortaya cikarmakta oldugu musibetlerden feryat! O, daima cehaletle dost, akil ile inatcidir. Benim ve senin vucudunu fena ve adem kalburunda elemektedir. Her dakika bir korkunc mahluk binlerce trajedi dogurur. Bu kasi agarmis ve memesi kararmis yasli kadin, hala cocuklarin yureklerinin kanini krem yaparak suruyor ve susleniyor.
  29. Dunyanin ahvalini iyice arastiracak olursan gorursunki kimse elemden kurtulmus degildir. Kimi sicaktan sikayetci, kimide soguktan kacmakta. Eger senin yuzunden dunyada kimsenin kalbi kederle tozlanmamissa, benim nazarimda sen bir kamil insansin. Seyahatten gelenlerin dostlara bir hediye getirmesi adettir. Benim bu manzumemde dostlara bir armagan olsun.
  30. Ey Mennan olan Allah! Bu mahlukata yardim et. Nusirevanin ruhunu mahfiret et. Ey gonul, sende olulerin sozlerini dirilere oku. Ey ilim! Sen bu insanlara murevveti ogret. Ey Hakani! Sen bu Medya diyarindan ibret alki bundan boyle senin kapindanda hakanlar hikmet harmanini toplasin.

Kaynakca: Divan-i Hakani-yi Sirvani, nsr. Cihangi-ri Mansur, Tahran 1375 hs., s.245-246

Huseyin Danis, Medayin Harebeleri, Istanbul 1330

5/18/2007

Narsizmin Metamorfozlari 3

Insanlar, bu psychisch-ruhsal alandaki modern hastaliklarinin tedavisini ya, kollektif husuda ya, masamedyanin narkozunda yada, icki, muzik ve uyusturucu bagimliliginda arar. Postmodern insan, sonucta yanlizlasarak, sevgisiz ve asksiz tanri babadan mahrum kalarak, dini yasanin normlarini garantiliyemez durumda kalir.

Bununla beraber Kristeva, bu psychisch-ruhsal alanin butun bir bicimde yok olma tehlikesine isaret eder. O, bugunun kultur elestirisi baglaminda narsizmi, temel bir aciklayici kavram olarak kullanir. Insanlarin bu ruhsal alanlari gittikce yok oluyor. Cunku, insan yogun bir bicimde cevresindeki kalitesiz ve manipulatif arzularin esiri olarak, kendi kendini sevmeye ozendirici alanda kalir ve baskasini sevme icin coskun duygu alanini sunamaz.

Burada Kristeva 70'li yillarda Cristoffer Lasch'in yaptigi kultur elestirisine gonderme yaparak, ayni icerik ve paralellikte elestiriler sunmaktadir. Peygambervari diagnozlarin yaptigi "Narsizmin kulturu " adli kitabinda, insanlarin duygulanamadiklarindan, hissetmediklerinden sikayetci olduklarini yazar. "Ben" diyor, "o pasif eski bir durumda olan buzulmus olan benlik, sanki yaratilmamis ve form verilmemis olarak kalir. "Krallasan" benlik o hasta ve egoist ozelligiyle, tecrubesiz bir bicimde kendisine cekilerek, degisen masum cocuk olarak benim diyor".

Bugun Lasch ve Kristeva'nin, degerlendirmeleri oldukca aktuel ve bir o kadar tartisilmaktadir. Dinin yerini terapi aldi. Spiritualiteit sanki kisinin kaybettigi bu ruhsal alanin elde edilmesinin tecrubesi olarak algilanmaktadir.

60'li yillari icine alan hizli sekuler proces sanki bir nevi basinc altinda kalmis hastaliklari ortaya cikardi. Bu psychisch-ruhsal alanin temel karekteristiklerinin hizli yayilisi ve yukselisi, legitim kendi kendini sevme ile bir baskasina karsi sevgi gucune sahip olma arasindaki balans ayarini bozdu.

Kristeva'ya gore, gecmis eski caglardan itibaren ve ozellikle antik cagdan bu yana bati kulturunun psychisch-ruhsal alani zorlu bir sekilde olustu. Narcissus'un myth'i bir zamanlar Ovidius isledi. Bu mitolojik figurun bize olan mesajinin oldukca uzucu oldugu acik. Narcissus her zaman yok oluyor. Fakat Kiristeva'nin da belirttigi gibi bu hikaye hic zaman bitmiyor. Her yeni baharda, bu eski hikaye ve dolayisiyla Narcissus yeni kavramlarla hayati ciceklendiriyor.

5/16/2007

Narsizmin Metamorfozlari 2

Hiristiyanlik buyuk bir olasilikla baslangicta, narsizmi legitim gormekteydi. Bu noktada sevgi dolu tanri "Amor sui" icin onemli bir alandir. Tanrinin bu ozelliginden dolayi, narsist insanin kendi kendisine yonelmesine hak verilir. Boylece hiristiyanlik insana, "mutlu bir narsist" olmak icin olanak sunar. Tabiatiyla tanrinin oldugu soyleminin revacta oldugu bir zamanda ise, "mutlu narsistin" bunalimi dayanilmaz cinsten sarsintilarin habercisi oluverir.

Hiristiyanliktaki parcalanmalar ve degisik dini akimlarin belirginlesmesinden sonra bu, eski iki kutuplu ruhsal-psychisch alan, ciplak bir bicimde psikoanalizmin onune cikiverdi.

Sevgi kavramina dayanan terapiyi ilk gelistiren Freud'dur. Burada insanin ruhsal-psysch alani acik ve complex bir sistem olarak symbiotisch bir tarzda baska insanlarla alakali oldugunun kuramini gelistirdi. Freud'un buyuklugu, psychoanalizmde yanliz insanin cinsel durtulerinin rolunu ortaya cikarmis olmasi degildir. O, modern insanin ruhsal alaninin aciklanmasi zor olan fiktif havadaki isinlamalara dayandirarak psyhoanalizme yeni kavramlari getirmistir.
Bu sistem, icinde sonsuz arzularinin hareketini anlatir. Bu noktada, modern insan, sevgi ile kendi kendini sevme arasindaki balans ayarini kaybetmemekle kalmiyor o, ayni zamanda arzulari teskinleyici, huruza kavusturucu olan mitolojik benzesim modellerini de kaybetmis bulunuyor.
Boylece, 20.yuzyil ayni zamanda narsizmin de gelisim cagi olarak belirginlesir. Bu cagda insan, "olmak" ile "olmamak" arasinda belirginlestirilir.

Devam edecek..

5/13/2007

Narsizmin Metamorfozlari 1

Kitabinin sonunda Bulgar filozofu Julia Kristeva bugunki bati kulturunun icinde bulunmus oldugu krize kapsamli aciklamalar yapmaktadir.(Histores d'Amour 1983). O'na gore artik batida aska dair temel ebedi yapitlar uretilemiyor. Bundan dolayi gelisen narsizmin problemleri her alanda basini alip gidiyor.

Narcissus mitolojisi klasik zamanlara aitmis gibi sanilmaktadir. Bu figur uzerindeki bati tasavvuru kaybolmus klasik insan ve onun kendi kendine olan yaklasimini ifade eder gibidir. Bu anlamda Narcissus, ilk modern antik kahraman, Tanri olmayan yaniyla sadece kendi bedenini aynada, yada suda gorunen bicimine asik olan birisi olarak bilinir.

Ozunde Narcissus icsel ruhsal alani olmayan birisidir. Kendisinde baskasina karsi ask yoktur. Ne zamanki diger insanlarinda kendisinden baska bir sey olmadiklari farkina vardiginda kendi canina kiyar.
Fakat Narcissus sadece ciceklerin acilip sacilmasi aninda ve isminin nergiz cicegine verilmesi ile anilmiyor, o Plotinus ve Augustinus'tan beri bati dusunce ve felsefesinin dayandigi icsel aciklamayi temel alan dusuncede yasiyor.
Plotinus'da hersey icsel aciklamaya dayanir. Icsel alandan fiskiran dusuncelerdir kendisi icin temel olan. Augustinus'da ise insan istek ve arzulari haris aklin kendi kendini arastirmasina dayanarak ikiye ayirir. Augustinus'da insan Allah sevgisinden dolayi kendisini de sevebilir.

Dolayisi ile bati insaninin icsel dunyasi iki tarafli bir yapi alarak sekillenen sevginin baskasina ve insanin kendi kendisini sevme olarak ifade edilir. Bu balans ayarinin yapilmasinda hiristiyanligin buyuk bir rolu oldugunu dusunmek mumkundur. Bunun yaninda anne ve babanin insanda bu ruhsal ic dunyanin olusmasindaki rolu onemli oldugu kanisindayim.


Devam edecek...