Kurd’ler, Degisim Dinamiginin Neresindedirler ?
Kendini Arayan Bir Ulus
1.
Son siyasal gelismelerin Kurd toplumunun davranis, hafiza ve reflexlerinde ciddi bir degisimi baslattigi bir fenomen olarak ortada duruyor. Bu degisim ve donusumu anliyabilmek, aktuel ve gelecek icin bazi ongurulerde bulunmak icin birazcik gerilere, Kurdistan cografiyasinda kaynagini bulan, bazi temel dusuncelerin koklerini arastirmak ve bilmek durumundayiz. Konuya sadece kojuktuel ve politik kaygilarla, yada AK partinin secim basarisi acisindan yaklasmak yaniltici olur.
Bilindigi gibi,Turkiye Cumhuriyeti, tarihi boyunca Kurdleri gormezlikten gelerek ve onlarin en masun insani varliklari yaninda tum dusunsel ve kulturel varliklarini inkar ederek imha etmistir, yada ozumseyip kendi sistemine enterge etmistir. Ayni sekilde bu siyaset, Kurd Naksibendi dusunce kurumlarina karsi da devam etmistir. Oysa ne ilgictir ki, bir baska cografyalarda bu olgu kendi kimlik ve dini dusunce sistemiyle boy verip gelismistir. Epey yaygin bir bicimde, toplumlarin kulturel dokularini etkilemistir.
Bu calismada genel olarak Kurd Naksibendi alimlerini tanitmaya ve neden islam cografyasinda bu kadar etkili olduklarini aciklamaya calisacagim. Kemalist solun ve Kemalist sagin beslendigi ve ayni zamanda igdis, tahrif ve inkar ettikleri bu olguya karsi, Kurdlerin yeni kavramlarla, yeni bakis acilariyla toplumlarina bakma gibi bir gorevle karsikarsiya olduklari kanaatindeyim.
Misir’dan Endonezya’ya kadar etkili olmus ve hala en etkili toplumsal hareketlerin dini dusunsel dokusunu olusturan bu alimlerin Kurd kimlikleriyle, dini dusunsel varliklarini surdurmus olmalari karsisinda, Kuzey Kurd hareketlerinin yaklasimlarini anlamak mumkun degildir. Bu dusunsel ve toplumsal fenomene karsi ya, sesiz kalinmis yada, basit isbirlikcilik yaftasiyla konunun ozune yaklasilmadan, dusman kategorisinde gosterilmistir. Yada, geleneksel, ateist, bati dunyasinin kavramlariyla yaklasilmistir. Kendi kaynaklarimizin ozune inmeden, bu alana yabanci kalarak, kendi yabancilasmamizda bilerek yada bilmiyerek onayak olmusuz. Bu dinamigi, somurgeciligin dusunce isgaline terk edip, onu anlamaya, anlam vermeye calismadigimiz ise biliniyor. Ayrica bu olgunun kulturel toplumsal gucunu, hic hesaba katmadan politik propgramlar yapilmistir.
Gerek kuzey Afrika’da ve gerekse Uzak Asya’da arastirma yapan antropologlar su toplumsal gercekligin farkina variyorlar. Kendilerine Kurd yada Kurdi diye hitab edilen pek cok insanin varligina sahit oluyorlar. Ozellikle yaygin bir sekilde islami muhitlerde gorulen bu durum, Turki, Hindi yada Farsi gibi isimlerle karsilastirildiginda, Kurdi ve Barzanci isminin oldukca yaygin bir bicimde dikkat cektigini belirtmektedirler. Kurd etkisinin bir baska ornegi ise, massal dini ibadet ile ilgili olarak Barzanci Mevludu’dur. Bu eser Endonezya’da Kuran’dan sonra ikinci buyuk populer eser olarak bilinmektedir.[1] Bu tekst sadece peygamber’in dogum gununde yada, 12 imamla ilgili kutlamalarda okunmuyor, eser yaygin bir bicimde, cocuklarin dogum gununde, deprem yada afetler doneminde toplu ve rituel bir bicimde okunur. Hic bir musluman Endonezya’li yok ki, yasaminda birkac kez bu Barzanci eserinin toplu okundugu toplantilarda bulunmus olmasin. Oysaki, Barzanci ismi Guney Kurdistan’ da bir cok Kurd Qadiri ve Nadsibendi ulemayi yetistiren ve Kurd ulusal kurtulus hareketlerine onderlik etmis bir ailenin ismidir.[2]
Sayet siz Bati-Java’nin Bandung’unda, yada Misir’in Kahire sehirlerinde herhangi bir kitapciya ugradiginizda mutlaka ciltlerle, Muhammad Amin al-Kurdi’nin Tanwir al-qulub eserini bulursunuz. Naksibendiciligin onemli fikih el kitabi olan bu eser, islam dunyasinda ozellikle Uzak Dogu’da oldukca taninmaktadir. Ayni sekilde degisik cografyalardaki Islam kultur kaynaklarini sentezlestiren, yorumluyan ve onemli eserler yazmis olan Sehrezorl’u Ibrahim b. Hasan al-Kurani’de burada anmak gerekir..
Bir cok nedenin yaninda geopolitik nedenlerden dolayi Kurdler, islamin uc buyuk kultur gelenegi arasinda araci oldular. Kurdistan buyuk oranda, Iran, Arab ve Osmanli-Turk kultur merkezlerinin kesisme alanindadir. Kurd ulemalari yuz yillar once, Kurdce’nin yaninda 3 dilide konusma ve yazi dili olarak kullaniyorlardi. Bu dilleri kullanma avantaclarindan dolayi, Kurd’ler degisik kulturler arasinda araci gorevini icra ettiler.. Islam dunyasinin degisik yerlerinde, dini alimler olarak dersler verdiler ve gorevler ustlendiler.
Bu cercevede ulema yetistiren ve Guney Kurdistan’nin Kerkuk ile Suleymaniye bolgesini kapsayan Sehrezor bolgesini anmak gerekir. Bu bolge bu ozelliginin disinda, Kurd Goran toplulugununda yerlesim alanidir. Genel olarak Kurd, olarak bilinen bu topluluk ve bolge insanlari degisik dini inanclara sahip olmalarinin yaninda, ozellikle Arap dunyasinda islamin degisik konularinda uluslararasi duzeyde one kavusmus insanlar yetirtirmislerdir. Cok derin bir bicimde, dini, mistik ve spirituel alanlarda, Ibrahmi al-Kurani’in ve Mevlana Xalid’in, islam ulemalari uzerinde yogun etkilerinden bahsedeliyor.[3]
1480-1488 yillarinda Istanbul muftulugu yapan ve ayni zamanda Fatih Sultan Mehmed’e hocalik yapan Mola Gorani’de bu bolgedendir. O Sehrezor’da dogmustur ve ilk egitimini bu yerel alanda almistir. Daha sonra egitimini Diyarbekir, Hisn Keyf (Hasan keyf), Sam , Jaruzalem ve Bagdad’ta yapan Gorani, Kahire’de yavas yavas dunya capinda one kavusur. Gorani, Osmanli imparaorlugun en yuksek dini mevkisine yerlesir.[4] Yine, ailesi Guney Kurdistan’in Amediye kentinden olan Ebussuud-i Amadi 1491-1575 yillari arasinda Kanuni Sultan Suleyman ve II. Selim zamaninda Seyhulislamlik yapmistir.[5]
18. yuzyilin islam dunyasindaki dini reform hareketlerin merkezi entellektuel habercilerinden biri olan Ibrahim al-Kurani, (1615-1690) ayni zamanda, Medine’de, Ibn-I Arabi’nin dusunsel sisteminin tek otoritesiydi.[6] Kulturler arasi onemli bir dini role sahib olan Al-Kurani, Sehrezor’dan temel egitimini aldiktan sonra, Iran, Diyarbakir, Malatya, Suriye , Misir ve Medine’de egitim verdi. Buyuk bir sentez kuramcisi olan Al-Kurani, kendisinin yazdigi entellektuel autobiografisinde Al- himam Al-amam Li-iqaz’ adli eserinde hangi Kurd ulemalardan ders aldigini ve eserleriyle ilgili detayli bilgiler sunmaktadir. Ibrahim Al-Kurani’nin olumunden (1690) sonra yerine gecen 20 yaslarindaki oglu Muhammed Abu Tahir, Medine’de ulemalar arasinda onemli posizyonda yer alir. Ayni donemde Medine’de bir ogrenci olan ve daha sonra Kurani gelenegini surdurecek olan Muhamemad ibn Abd al- Rasul Barzanci ‘yi goruyoruz[7] Abd al-Rasul Barzanci’de Kurani gibi Guney Kurdistan’in Sehrezor bolgesinden temel egitimini almistir.
Kendini Arayan Bir Ulus
1.
Son siyasal gelismelerin Kurd toplumunun davranis, hafiza ve reflexlerinde ciddi bir degisimi baslattigi bir fenomen olarak ortada duruyor. Bu degisim ve donusumu anliyabilmek, aktuel ve gelecek icin bazi ongurulerde bulunmak icin birazcik gerilere, Kurdistan cografiyasinda kaynagini bulan, bazi temel dusuncelerin koklerini arastirmak ve bilmek durumundayiz. Konuya sadece kojuktuel ve politik kaygilarla, yada AK partinin secim basarisi acisindan yaklasmak yaniltici olur.
Bilindigi gibi,Turkiye Cumhuriyeti, tarihi boyunca Kurdleri gormezlikten gelerek ve onlarin en masun insani varliklari yaninda tum dusunsel ve kulturel varliklarini inkar ederek imha etmistir, yada ozumseyip kendi sistemine enterge etmistir. Ayni sekilde bu siyaset, Kurd Naksibendi dusunce kurumlarina karsi da devam etmistir. Oysa ne ilgictir ki, bir baska cografyalarda bu olgu kendi kimlik ve dini dusunce sistemiyle boy verip gelismistir. Epey yaygin bir bicimde, toplumlarin kulturel dokularini etkilemistir.
Bu calismada genel olarak Kurd Naksibendi alimlerini tanitmaya ve neden islam cografyasinda bu kadar etkili olduklarini aciklamaya calisacagim. Kemalist solun ve Kemalist sagin beslendigi ve ayni zamanda igdis, tahrif ve inkar ettikleri bu olguya karsi, Kurdlerin yeni kavramlarla, yeni bakis acilariyla toplumlarina bakma gibi bir gorevle karsikarsiya olduklari kanaatindeyim.
Misir’dan Endonezya’ya kadar etkili olmus ve hala en etkili toplumsal hareketlerin dini dusunsel dokusunu olusturan bu alimlerin Kurd kimlikleriyle, dini dusunsel varliklarini surdurmus olmalari karsisinda, Kuzey Kurd hareketlerinin yaklasimlarini anlamak mumkun degildir. Bu dusunsel ve toplumsal fenomene karsi ya, sesiz kalinmis yada, basit isbirlikcilik yaftasiyla konunun ozune yaklasilmadan, dusman kategorisinde gosterilmistir. Yada, geleneksel, ateist, bati dunyasinin kavramlariyla yaklasilmistir. Kendi kaynaklarimizin ozune inmeden, bu alana yabanci kalarak, kendi yabancilasmamizda bilerek yada bilmiyerek onayak olmusuz. Bu dinamigi, somurgeciligin dusunce isgaline terk edip, onu anlamaya, anlam vermeye calismadigimiz ise biliniyor. Ayrica bu olgunun kulturel toplumsal gucunu, hic hesaba katmadan politik propgramlar yapilmistir.
Gerek kuzey Afrika’da ve gerekse Uzak Asya’da arastirma yapan antropologlar su toplumsal gercekligin farkina variyorlar. Kendilerine Kurd yada Kurdi diye hitab edilen pek cok insanin varligina sahit oluyorlar. Ozellikle yaygin bir sekilde islami muhitlerde gorulen bu durum, Turki, Hindi yada Farsi gibi isimlerle karsilastirildiginda, Kurdi ve Barzanci isminin oldukca yaygin bir bicimde dikkat cektigini belirtmektedirler. Kurd etkisinin bir baska ornegi ise, massal dini ibadet ile ilgili olarak Barzanci Mevludu’dur. Bu eser Endonezya’da Kuran’dan sonra ikinci buyuk populer eser olarak bilinmektedir.[1] Bu tekst sadece peygamber’in dogum gununde yada, 12 imamla ilgili kutlamalarda okunmuyor, eser yaygin bir bicimde, cocuklarin dogum gununde, deprem yada afetler doneminde toplu ve rituel bir bicimde okunur. Hic bir musluman Endonezya’li yok ki, yasaminda birkac kez bu Barzanci eserinin toplu okundugu toplantilarda bulunmus olmasin. Oysaki, Barzanci ismi Guney Kurdistan’ da bir cok Kurd Qadiri ve Nadsibendi ulemayi yetistiren ve Kurd ulusal kurtulus hareketlerine onderlik etmis bir ailenin ismidir.[2]
Sayet siz Bati-Java’nin Bandung’unda, yada Misir’in Kahire sehirlerinde herhangi bir kitapciya ugradiginizda mutlaka ciltlerle, Muhammad Amin al-Kurdi’nin Tanwir al-qulub eserini bulursunuz. Naksibendiciligin onemli fikih el kitabi olan bu eser, islam dunyasinda ozellikle Uzak Dogu’da oldukca taninmaktadir. Ayni sekilde degisik cografyalardaki Islam kultur kaynaklarini sentezlestiren, yorumluyan ve onemli eserler yazmis olan Sehrezorl’u Ibrahim b. Hasan al-Kurani’de burada anmak gerekir..
Bir cok nedenin yaninda geopolitik nedenlerden dolayi Kurdler, islamin uc buyuk kultur gelenegi arasinda araci oldular. Kurdistan buyuk oranda, Iran, Arab ve Osmanli-Turk kultur merkezlerinin kesisme alanindadir. Kurd ulemalari yuz yillar once, Kurdce’nin yaninda 3 dilide konusma ve yazi dili olarak kullaniyorlardi. Bu dilleri kullanma avantaclarindan dolayi, Kurd’ler degisik kulturler arasinda araci gorevini icra ettiler.. Islam dunyasinin degisik yerlerinde, dini alimler olarak dersler verdiler ve gorevler ustlendiler.
Bu cercevede ulema yetistiren ve Guney Kurdistan’nin Kerkuk ile Suleymaniye bolgesini kapsayan Sehrezor bolgesini anmak gerekir. Bu bolge bu ozelliginin disinda, Kurd Goran toplulugununda yerlesim alanidir. Genel olarak Kurd, olarak bilinen bu topluluk ve bolge insanlari degisik dini inanclara sahip olmalarinin yaninda, ozellikle Arap dunyasinda islamin degisik konularinda uluslararasi duzeyde one kavusmus insanlar yetirtirmislerdir. Cok derin bir bicimde, dini, mistik ve spirituel alanlarda, Ibrahmi al-Kurani’in ve Mevlana Xalid’in, islam ulemalari uzerinde yogun etkilerinden bahsedeliyor.[3]
1480-1488 yillarinda Istanbul muftulugu yapan ve ayni zamanda Fatih Sultan Mehmed’e hocalik yapan Mola Gorani’de bu bolgedendir. O Sehrezor’da dogmustur ve ilk egitimini bu yerel alanda almistir. Daha sonra egitimini Diyarbekir, Hisn Keyf (Hasan keyf), Sam , Jaruzalem ve Bagdad’ta yapan Gorani, Kahire’de yavas yavas dunya capinda one kavusur. Gorani, Osmanli imparaorlugun en yuksek dini mevkisine yerlesir.[4] Yine, ailesi Guney Kurdistan’in Amediye kentinden olan Ebussuud-i Amadi 1491-1575 yillari arasinda Kanuni Sultan Suleyman ve II. Selim zamaninda Seyhulislamlik yapmistir.[5]
18. yuzyilin islam dunyasindaki dini reform hareketlerin merkezi entellektuel habercilerinden biri olan Ibrahim al-Kurani, (1615-1690) ayni zamanda, Medine’de, Ibn-I Arabi’nin dusunsel sisteminin tek otoritesiydi.[6] Kulturler arasi onemli bir dini role sahib olan Al-Kurani, Sehrezor’dan temel egitimini aldiktan sonra, Iran, Diyarbakir, Malatya, Suriye , Misir ve Medine’de egitim verdi. Buyuk bir sentez kuramcisi olan Al-Kurani, kendisinin yazdigi entellektuel autobiografisinde Al- himam Al-amam Li-iqaz’ adli eserinde hangi Kurd ulemalardan ders aldigini ve eserleriyle ilgili detayli bilgiler sunmaktadir. Ibrahim Al-Kurani’nin olumunden (1690) sonra yerine gecen 20 yaslarindaki oglu Muhammed Abu Tahir, Medine’de ulemalar arasinda onemli posizyonda yer alir. Ayni donemde Medine’de bir ogrenci olan ve daha sonra Kurani gelenegini surdurecek olan Muhamemad ibn Abd al- Rasul Barzanci ‘yi goruyoruz[7] Abd al-Rasul Barzanci’de Kurani gibi Guney Kurdistan’in Sehrezor bolgesinden temel egitimini almistir.
Behram Xalid, 9 Eylul 2007
Kaynakca:
[1][1]Vredenbrengt, Jacob “Dabus in West-Java” b. 187, 1973, beitrage zur der sprache –land und Engels Volkskunde
[2] Monteil, Vincent, Indonesie. Paris, 1970
[3] Brockelmann, Carl, Geschichte der arabischen Litteratur, Bander 1, 2 Leiden 1943-49
[4] Ahmet Ates, Molla Gorani, Islam Ansiklopedisi, cilt 8 Istanbul, dorduncu baski, 1987, s. 406-408
[5] F.Babinger, Die Geschichtschreiber der Osmanen und ihre Werke 1927
[6] Voll, John O, Bulletin von der schule von OAS studium 38. 1975, 32-39
[7] Tewakkuli, Muhammad Rauf, Tarikh-i tasawwuf dar Kurdistan, Tahran, Israki yayinlari. 1980
[1][1]Vredenbrengt, Jacob “Dabus in West-Java” b. 187, 1973, beitrage zur der sprache –land und Engels Volkskunde
[2] Monteil, Vincent, Indonesie. Paris, 1970
[3] Brockelmann, Carl, Geschichte der arabischen Litteratur, Bander 1, 2 Leiden 1943-49
[4] Ahmet Ates, Molla Gorani, Islam Ansiklopedisi, cilt 8 Istanbul, dorduncu baski, 1987, s. 406-408
[5] F.Babinger, Die Geschichtschreiber der Osmanen und ihre Werke 1927
[6] Voll, John O, Bulletin von der schule von OAS studium 38. 1975, 32-39
[7] Tewakkuli, Muhammad Rauf, Tarikh-i tasawwuf dar Kurdistan, Tahran, Israki yayinlari. 1980
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder